ÖZEL HABER – Diyarbakırlı Ömer’e aşık olan 25 yaşındaki Desi’nin Endonezya Jakarta’dan kalkıp Diyarbakır‘a gelerek Müslüman oldu ve Ömer ile dini nikah kıyarak evlendi.
İslam dinine geçen Cuma günü Cuma namazından sonra önce kelimeyi şehadet getirerek İslam’a giren 25 yaşındaki Desi, Müslümanlığa uzanan hikayesini benimle paylaştı. Bu benim ilk deneyimim değildi ama yine de heyecanlıydım. Kendimi gerçekten çok iyi hissediyorum. Özellikle Desi’nin İslam’ı seçmesini düşünmek beni daha da mutlu ediyor. kendimi çok zinde hissediyorum, günüme anlam katıyorum. İslam’ın çok güçlü bir toplumu olduğunu düşünüyorum, en azından şu ana kadar edindiğim tecrübe bu. Çünkü bunu ikinci kez yaşıyorum. 2007 yılında İspanya / Madrid li ( sonradan İsmail adını alan) Samuel ile aramdaki diyalogdan dolayı İslam’ı seçerek mutlu etmişti beni lakin bu mutluluğum uzun sürmedi çünkü 21 gün sonra Diyarbakır havaalanında kendisini uğurlarken şöyle demişti bana; bu güzel dini neden daha önce İspanya’ya getirmediniz de Annem de şimdi cennete giderdi. O anda donakalmıştım hiç bir şey diyemedim.
FOTO GALERİ
Yeni Müslüman olan bir kimsenin hayatındaki en önemli dönüm noktası, hiç şüphesiz İslam’a girdiği andır. Bu durum geçmişin tüm günahlarını silmekte ( Kul hakkı hariç ) ve Müslüman olan kişinin hayatında tertemiz, bembeyaz bir sayfa açmaktadır. Yeni dünyaya gelmiş gibi olmaktadır. Hiçbir tereddüde yer vermeyen temiz bir imanla İslam’a girdikten sonra, İslam’ı doğru bir şekilde öğrenme gayreti içine girmek gerekir. Çünkü İslam’ın temel ve vazgeçilmez öğretilerini bilmeden İslam’ı tam manasıyla yaşayabilmek pek mümkün olmaz. Çağımızda pek çok Müslüman, maalesef, İslam’ın güzelliklerini hayatlarına yansıtamamışlardır. Çünkü onlar da İslâm’ı yeterince öğrenebilmiş değillerdir. Bu yüzden yalnızca bugünkü Müslüman toplulukları taklit ederek İslâm’ı doğru bir şekilde hayata geçirebilmek pek mümkün olamaz.
Şu halde, Müslümanların hatalarına değil, İslam’ın kendisine göre yaşamaya çalışması gerekir. Müslümanların hataları ve eksikleri, onun İslamiyet’ten soğumasına neden olmamalı. Bu konu yeni Müslüman olmuş biri için Müslüman olmak kadar önemlidir. İlk olarak Kur’an-ı Kerimi okumak, anlamak, içindekilere göre hareket etmek ve prensiplerini hayata geçirmek esastır. Kuran ve hadiste tanımlanan ideal mümin örneklerini, evlendikleri kişide ve dâhil oldukları İslam cemiyeti içerisinde göremiyorlar, Dâhil oldukları bu cemiyetin sosyal ortamları olan cami ve mescitlerdeki diğer Müslümanlar tarafından ilgi ve destek görmüyorlar. Girdiği İslam dairesinde, tarife uygun bir Müslüman görememekle hayal kırıklığına uğrayan ve Müslümanlar tarafından yalnızlığa itilen bu yeni Müslüman olmuş İspanyalı, Endonezyalı güçlü manevi, bir yapıya sahip değilse, eski çevresine geri dönebiliyor maalesef. Yeni Müslüman olan birine doğru İslamiyet ve İslamiyet’e layık doğruluk hem bilinçli olarak verilmeli hem de rol model olunmalı. Kâinatta en yüksek hakikat imandır; imandan sonra namazdır… Hakikatine istinaden, İslâm ile şereflenmiş yeni bir mümine verilmesi gereken ilk ders iman dersidir. Kısaca, yeni Müslüman olmuş birinin inandığımız gibi inandığını sanma gafletine düşmeden, ona önce imanın erkânı ve beraberinde namaz ve zamanla da oruç, zekât ve hac farizaları ders verilmelidir. Namaz için lazım olan surelerin ezberlenmesinin yanı sıra Kuran okumayı öğretmeli.
İkinci olarak Kur’an’ın ilk müfessiri ve onun canlı örneği olan Hz. Muhammed (sav) Efendimizin hayatını her konuda örnek almaktır. İslam’ı doğru kaynaklardan, doğru bir şekilde öğrenmeye çalışmalıdır. Buna göre, Kuran-ı Kerim’ i ve Peygamber Efendimizin (sav) İslâm’ı hayata geçiriş tarzını öğrenmeye gayret etmelidir ki, tam manasıyla Allah’a teslimiyet içinde olabilsin ve son peygamberin örnekliğinden yararlanabilsin. Bu konuda İslâm’ı bilen kimselerin kılavuzluğundan yararlanmak mümkündür. Uygulamaya ilk olarak başta namaz olmak üzere farzları yerine getirmekle ve başta en büyük günahlar olmak üzere haramlardan sakınmakla başlamalı. Müslüman olduğu günden itibaren özellikle yapması gereken işlerin ilk başında, namaz olmalıdır. Günlük ibadet olan beş vakit namaz asla ihmal edilmemeli. Yeni İslâm’a girmiş bir Müslüman, bu konuda ya pratik olarak diğer Müslümanların kılavuzluğundan yararlanmalı ya da konuyla ilgili hazırlanmış eğitici ve öğretici görüntülü yayınlardan istifade etmelidir. Böylece bir mümin ilk önce yapabildiği kadarıyla günlük ibadeti olan namazları kılmaya başlar, bilahare yavaş yavaş eksikliklerini gidermeye, gerekenleri öğrenmeye ve namazı usulüne uygun olarak kılmaya gayret eder. Arapçayı bilmemeniz, namazı terk etmek için bir mazeret olamaz. Çünkü namaz için ihtiyaç duyacağınız şeyleri kısa bir sürede öğrenebilirsiniz. Bunları öğreninceye kadar da namazları vaktinde kılmaya devam edersiniz ve gücünüz yettiği kadar namaz kılarsınız. Çünkü Allah, hiç kimseye gücünün yetireceğinden başkasını yüklemez.
FOTO GALERİ
İrade ve Gayret Göstermek Gerekir
Yeni Müslüman olan kimseyi bekleyen bazı sıkıntılar olabilir. Bu sıkıntıları aşmanın yolu, Müslüman olurken gösterdiğimiz iradeyi ve gayreti devam ettirmektir. Allah nice kolaylıklar ihsan eyleyecek ve onu hayırda muvaffak kılacaktır. Nitekim ayetlerde şöyle buyrulur:
“Bizim uğrumuzda gayret gösterip mücahede edenlere elbette yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah ihsan erbabıyla beraberdir.” (Ankebut, 29/69)
“Hidayeti kabul edenlere gelince, Allah onların muvaffakıyetlerini artırır ve kendilerine takvalarını (yanlışlardan korunma hallerini) ihsan eder.” (Muhammed, 47/17)
İslâm zorluk değil, kolaylık dinidir. Müslüman olmak çok kolaydır. En önemlisi Müslüman kalabilmektir.
İslâm’a girmenin tek şartı:
أَشْهَدُ أَنْ لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ
“Şahitlik ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur ve yine şahitlik ederim ki Muhammed (s.a.v) O’nun kulu ve Resûlüdür” diye kelime-i şehâdet getirmek sûretiyle Allah’ın birliğini ve Hz. Muhammed’ in peygamberliğini kabul etmektir. Bunun herhangi bir törenle veya dinî bir kurumun huzûrunda gerçekleştirilmesi gerekmez. İslâm’a yeni giren bir insan, önceki Müslümanların sahip olduğu hakların tamamına sahip olur ve onlarla eşit seviyede tutulur. Kendisine, dinini öğrenip yaşama husûsunda gerekli yardım ve müsâmaha gösterilir. Yeni Müslüman olan kişiden ilk olarak gusül abdesti alması, daha sonra da dinin temel esaslarını öğrenmesi beklenir. İslâm’a aykırı bir tedâî/çağrışım yapmıyorsa ismini değiştirmesi şart değildir. Ayrıca erkeklerin sünnet olması tavsiye edilir. Ashâb-ı kirâmın haber verdiğine göre, bir kimse Müslüman olduğu zaman Resûl-i Ekrem (s.a.v) ona namaz kılmayı öğretir, sonra da şöyle dua etmesini tavsiye ederdi:
اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِي وَارْحَمْنِي وَاهْدِنِي وَعَافِنِي وَارْزُقْنِي
Allah’ım, beni bağışla, bana merhamet et, rızânı kazandıracak işler yaptır, bana âfiyet ve hayırlı rızık ihsân eyle!” (Müslim, Zikir, 35)