Hak Yemek Sol Elle Yemek Kadar Dikkat Çekmedi!

featured

Kişi namaz kılıyor, ama fâizden kaçınmıyor. –Oruç tutuyor, fakat gıybetten sakınmıyor!
–Zekâtını veriyor, fakat kul hakkına dikkat etmiyor! Bu olmaz! Bir mü’mine yakışmaz. Gündelik hayatta birçok yanlışlık, -maalesef- ağır bir kul hakkı olduğu düşünülmeden işleniyor.
Trafikte bir kişinin, başka arabaları kâidelere aykırı şekilde sollaması bir kul hakkıdır.
Alt katta oturan komşunun camını yahut balkonunu kirletecek şekilde pencereden halı-kilim silkelemek bir kul hakkıdır.

Komşuya yemek kokusuyla eziyet etmek bir kul hakkıdır.
Havâî fişeklerle, yüksek sesli hoparlörlerle komşuları rahatsız etmek bir kul hakkıdır.
Dedikodu, lâf taşıma, tecessüs bir kul hakkıdır.
Başkalarının beden ve ruh sağlığını tehlikeye atacak şekilde tedbirsizlikler, fevrî davranışlar, çirkin hâller sergilemek ağır bir kul hakkıdır. Bir muallim, talebeye hakkını veremiyorsa, dersten erken ayrılıyorsa kul hakkına girmiş oluyor.

Birisinin malına ya da canına zarar vermek, iftira atmak, şakasına bile olsa korkutmak ya da üzmek, aldatmak, rüşvet almak ya da vermek, borcu ödeme süresini uzatmak, lüzumsuzca vakit almak, bekletmek gibi ve benzeri davranışlar kul hakkına girmektedir. Bunlar arasında adam öldürme, hırsızlık, hıyanet, zimmet ve irtikâp, ana babaya kötülük etme, akrabalık ilişkilerini kesme, yalancı şahitlik, haklıyı haksız, haksızı haklı gösterme amacıyla yalan yere yemin etme, mâsum insanlara iftira etme, yetim malı yeme, tefecilik yapma, halk üzerinde zulüm ve baskı kurma, eziyet ve işkence etme gibi hak ihlâlleri de bulunmaktadır.

Belli bir kişiye verilen zararlar yanında zimmet, irtikâp, karaborsacılık, fitne, idarî baskı ve zulüm gibi ammenin maddî ve mânevî haklarına ve menfaatlerine, huzur, güvenlik ve refahına zarar verme sonucunu doğuran her türlü faaliyet de çeşitli âyet ve hadislerle diğer İslâmî kaynaklarda kul hakkına tecavüz sayılıp yasaklanmıştır. Öte yandan kul haklarına dair hükümler aynı zamanda Allah’ın koyduğu hükümler olduğundan bunlar da geniş anlamda hukūkullah içinde görülmüş ve bu hakların gözetilmesi Allah’ın emrine saygı olarak değerlendirilmiştir. Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerim kul hakkı üzerinde önemle durmaktadır. Allah’ın emir ve yasaklarının hemen hemen dörtte üçü kul hakkı ile ilgilidir. Bu sebeple, Allah’a kulluk, yalnızca belli ibadetleri yerine getirmek değil, aynı zamanda insan haklarına da büyük saygı duymaktır. “… Sonra şüphesiz siz de kıyamet günü Rabbinizin huzurunda hesaplaşacaksınız. Zümer Suresi: 31 “Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için, onları hâkimlere (rüşvet olarak) vermeyin.” Bakara Suresi: 188 buyurmaktadır Yüce Yaradan.

Abdullah (ks) Hz.leri üniversiteden mezun olan bir öğrenci kardeşimize; Evladım! Üniversiteyi bitirdin. Belediye sana öğrenci olduğundan dolayı indirimli binmen için bir kart verdi. Bu kart bir yıl boyunca geçerli olsa dahi mezun olduğun gün bu kartın hükmü ortadan kalkmıştır. Eğer sen mezun olduktan sonra hala kartın süresi dolmadı diye yılsonuna kadar kullanıp öğrenci bileti atmaya kalkarsan bütün şehirle helalleşmen lazımdır ki bu da imkânsız bir şeydir. Kul hakkından kaçın evladım. Allah’a Teâlâ tövbe ettiğiniz takdirde her türlü günahınızı affetmeyi vaat ederken kul hakkına gelince bir birinizle helalleşmeden affetmem diyor. Aynı şekilde kaçak elektrik kullanan kişiler, kamu hakkı yendiği zaman bütün kamuyla helalleşmek lazımdır ki kamuda tüm ülkemizdir.” Buyurmuşlardır.

Toplumun kaynaşması, kötülüklerden uzak, kardeşçe yaşayışın sağlanması için kul haklarına saygılı olmak o kadar önemlidir ki, Allah her türlü günahı affettiği halde, kul hakkını affetmeyeceğini beyan etmiştir. Cenab-ı Hak, kendisiyle kulu arasındaki günahları affeder veya cezalandırır. Bu, Rabbimizin bileceği iştir, ama kullar arasındaki günahlarda mutlaka adalet olacaktır. Yani ahirette kul haklarından herkes hesaba çekilecektir. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Bir kimse kardeşinin haysiyetine, yahut malına haksız olarak taarruz etmişse, iltimas olarak verilebilecek altın ve gümüşün bulunmadığı günden (kıyamet) önce helâlleşsin. Aksi halde, yaptığı haksızlık nisbetinde onun iyi amellerinden alınıp hak sahibine verilir. İyiliği yoksa, hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden adama verilir.” Buhari Mezalim: 10 Kardeşinin hakkını yediysen, ortağının hakkını yediysen, komşunun tarlasına girdiysen, Allah (cc) affetmiyor. Kulu kula bırakıyor. Senin şurada patatesini aldı. Senin şurada ki tarlanın içerisine şu kadar girdi. Al bakalım hakkını” diyor. O da senin ibadet ve sevabından alıyor da ondan sonra helâlleşiliyor. Kul hakkı hariç affediyor Buyurmuştur. ..“(Kıyamet günü) bütün haklar sahibine iade edilir. Hatta boynuzlu koyun boynuzsuz koyundan hakkını alır Müslim Birr: 15

İhanet etmek, utandırmak, küçümsemek, mala ve cana zarar vermek, alış verişte aldatmak, dargın durmak, iftira etmek, arkasından konuşmak, laf taşımak, dedikodu yapmak, ırkçılık yapmak, dini ve dili değerlere saygısız davranmak kul haklarına örnektir. Birde insanlara zulmederek haklarını gasp etmekten özellikle sakınılmalıdır. Zira böyle bir tavır kul hakkına girmekle beraber Allah’ın gazabına sebep olmaktadır ki atalarımız, “Alma mazlumun ahını, gökten indirir şahını…” demişlerdir.

Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir. Meşrebinin usulünce bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. Her türlü görünür süslerden arınması gereklidir… Saç, sakal, bıyık, kaş, ne varsa hepsinden. Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır, “Vur usturayı berber efendi”, der. Berber dervişin saçlarını kazımaya baslar. Derviş aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak; “Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım”, diye kükrer. Dervişlik bu… Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek… Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber ses çıkaramaz. Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar. Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder:

‘Kabak aşağı, kabak yukarı…’ Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır, kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar. Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyarî sorar: – Biraz ağır olmadı mı derviş efendi? Derviş mahzun, düşünceli cevap verir: – Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki kabağın bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!

Herkesin hak ve hukukuna saygılı olalım. Kul hakkıyla Allah’ın huzuruna çıkmaktan sakınalım. Kul hakkını, hak sahibi bağışlamadıkça Allah’ın bağışlamayacağını bilelim. Dünyadaki birçok kötülük, kavga ve cinayetlerin, insanlar arasındaki huzursuzlukların kul haklarına saygı göstermemekten meydana geldiğini unutmayalım. Allah bizleri kul hakkıyla huzuruna çıkarmaktan korusun. Eğer bilerek veya bilmeyerek kul hakkına girecek bir günahımız olduysa da, o kullarıyla helalleşmeyi nasip etsin.

Hak Yemek Sol Elle Yemek Kadar Dikkat Çekmedi!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Diyarbakır Online ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!