Yeşil Kemalist İle Kızıl Kemalistlerin Rant Kavgasında Taraf Tutmak Akıl Kârı Değil.. Taraf seçmek, insanı gelişmekten, denemeler yapmaktan, iletişim kurmaktan alıkoyar. Taraf seçmekle, içine hevesle kendimizi hapsettiğimiz gettolar kurmuş oluruz. Öteki, yanlış taraftadır. O, bizlerden biri değildir. Biz üstünüz. Onlar bizden aşağıda. Bizim tarafla ilgili her…
Ben kendi adıma şunu öğrendim; fikir ayrılıklarından, zıtlaşmaktan, çatışmalardan, sokaktaki zorluktan kaçmamak gerek. Buna mecburuz. Sokağın içinde olmak derken biraz bunu kastediyorum. Yani karşı taraf çirkefse maalesef senin de temiz kalma şansın yok. Eğer ondan daha zekiysen… Kemalizm Türk Cumhuriyetinin ideolojik mezhebidir. Bu mezhebin cihanı telakki tarzı Avrupaîdir; fakat temeli Türktür. Dünyayı anlayış tarzı Avrupaî, temeli ise Türk olan bu ideolojik mezhebin “Altı Ok” diye adlandırılan ilkeleri, yine çok iyi bilindiği gibi. cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılapçılıktır.
Endişe bir yanda kendi benlik gücümüzün diğer yanda ise benliğimize yönelik tehlikenin bulunduğu bir savaştır. Kazanan taraf ne kadar “tehlike” olursa, benlik bilincimiz de o kadar teslim olmak zorunda kalır. Ama içimizde kim olduğumuza dair güçlü bir irade gelişmişse. Allah insana iki taraf eklemiştir. Birinin üzerine otururuz, biri ile düşünürüz. İşte insanoğlunun başarısı, bunlardan hangisinin daha fazla kullandığına bağlıdır.
Aydın olmak susmakla değil ses yükseltmekle müsemmadır, yine aydın olmak ideoloji bezirganlığı yada olan biteni her şey olup bittikten sonra tefsir etmek değil, tıpkı bir meteoroloji uzmanı gibi olacakları önceden kestirmek ve çevresini bilgilendirmektir. Hava durumuna göre ince yada kalın giyineceği, şemsiyeyle yada çizmeyle çıkacağı herkesin kendi hürriyetidir. Bizde aydınlar geleceğe umarsız, ideoloji bezirganlığına mahir. Millete gelince dünyanın en kahırlısı. Her aydının yüzü tıpkı bir ayna gibi milletinin zaruretinde yansır. Mazlum millette temaşa olunan o millet aydınının kalitesidir. Kürtler aydınlarıyla köreltilen millettir diyen olguyu doğru tanımlamış ve ifade etmiş olur.
Muaviye dahil Tüm İslam topraklarında hükümdar ve Devletler cemaatler STK‘ları ve bugün cemaat ve partilerin elinde din ahlaklı insan yetiştirmek için değil İtaatkar birey ve oluşumlar inşa etmekte bu üretim alanı kendileri için enstrüman haline geliyor genellikle. Bugün Kemalist solcu, komunist İslamcı ve kemalist milliyetçi. Fikri olarak değil hiyerarşik olarak bu Gruplardan kopan insanlar daha vicdanlı ve özgürlükçü oluyor
Çünkü; ahlaklı dindar milliyetçi, sosyalist özgür birey sorgular, iradesini elinden alınmasına karşı rahatsız olur. Hiç bir yapı Günümüzde zeki ve kendinden daha becerikli kişileri barındırmaz kendi kolenist yapısında.
O yüzden yapılar için itaatkar birey ahlaklı bireyden daha makbuldür
Katolik Kilisesi, aydınlanmacılara kızacağına, kendisi biraz akla yanaşsaydı, Avrupa’da belki de pozitivizm ve materyalizm gibi, dini dışlayan akımlar doğmazdı…
-Kapitalistler, sosyalistlere düşman olacağına, çalışanın alın terinin karşılığını verselerdi, belki “Bolşevik İhtilali” olmazdı…
-Emeviler, ehli beyte ve Hz. Hüseyin’e, katliamlar ve zulümler yapmasaydı, Şiilik bu kadar Sünni dünyadan uzaklaşmazdı…
-Yine Emeviler, İktidarlarını düşünsel meşru temele oturtmak için, Cebriyye’yi desteklemeseydi, belki de Mutezile bu kadar aşırıya gitmez, Me’mun İktidarındaki gibi kendisi de baskı yapmazdı…
-Dindarlar, muhafazakârlar ve cemaatler vs. devletin resmi paradigmasıyla bakıp birilerine kızacağına adil bir şekilde Kürtlerin varlığının resmen tanınması, dillerinin eğitim-öğretim ve bölgelerinde resmi dil dâhil serbestisini ve yönetme imkânları için hakperestçe düşünüp çalışsaydılar, Kürt meselesi bu kadar maddi ve manevi kayıplarla bugünlere gelmezdi..
Sonuç olarak..
Tefrit ve noksanlık olmasaydı ifrat ve aşırılık olmazdı…
İspanya Başbakanı Sanchez: Fuhuşu yasaklayacağım. Başbakan Pedro Sanchez, liderliğini yaptığı Sosyalist Parti’nin üç günlük kurultayının son gününde yaptığı konuşmada, kadınları köleleştirdiği için fuhuşu yasaklayacağını söyledi. Adeta ilimiz yok sayılmıştır. Geleneklerimiz den kopuk ve sadece bir rant aracı olarak gören eski vesayetçi siyasi anlayışla önceliklerimizin, değerlerimizin uyuşması asla beklenemez. Türk siyaseti, bir yandan dümdüz, açıkça ortada ve sıkıcı bir mesele, diğer yandan ise karmaşık bir araştırma konusu.
Türkiye’de siyaset sıkıcı. Türkiye’yle ilgili haberleri okumak, tekrar tekrar aynı hikayeyi okumaya benziyor.
Kemalizm ile yeni-Osmanlıcılık arasındaki bu ittifakı bir arada tutan harç, tam bağımsızlık, tam egemenlik ve Batı emperyalistlerini durdurmayı sağlayacak milli güç için duyulan derin istek. Bu kötü Amerikalı ve Avrupalı güçler, güçlü bir Türkiye görmek istemiyorlar, diye anlatılıyor bize hep sözde-laikler ve sözde-İslamcılar tarafından. Bir zamanlar Sağın ve Solun bir anlamı vardı. Ve Sağ ile Sol hiç bu kadar içiçe geçmemişti. Ulusalcılığın günümüzde yaygın tanım biçimlerinden biri olan sol Kemalist ideoloji, ” ulusal sol ” olarak da adlandırılır.
Yııllardır Türkiye’de %25 sol, %75 sağ seçmen olduğuna dair bir şehir efsanesi dolaşıyor. 30 yılı aşkın bir süredir seçmende böyle bir ayrımın olmadığını araştırma verilerine dayanarak anlatmaya çalışıyorum.
Bir toplumun kendi etrafına aşılmaz çitler çekmesi, dünya halklarının ve farklı kültürlerin etkileşimini reddetmesi ve böylelikle insanlığın çağlar boyunca oluşturduğu ortak bilgi ve kültür hazinesinden kendini yoksun bırakması, felsefe ve teori alanında içe kapanması ve kavruklaşması anlamına gelen böylesi bir görüşün aydınlanmaya değil, kararmaya hizmet edeceği ve kendi halkını cahil bırakarak köle olarak kullanmayı amaçlayan despotlardan ve sömürücülerden başka hiç kimseye yaramayacağı açık olsa gerektir.
Kemalist İdeoloji
Bilindiği gibi Kemalizm veya öbür adıyla Atatürkçülük, 1920’lerde oluşup 1930’larda Türkiye’de kesin olarak hegemonyasını kuran bir ideolojidir. Günümüzde de anayasa, siyasi partiler yasası, milli eğitim yasası ve bütün diğer temel yasalarda yer alan hükümlerle genel idarenin, bütün siyasal partilerin, derneklerin, sendikaların, üniversitelerin, bütün öteki eğitim kurumlarının, öğrencilerin ve bütün yurttaşların uymak zorunda olduğu resmi doktrin olmaya devam ediyor.
Ulusların eşitliğinin ve kaynaşmasının reddi, halklar arasında hiyerarşi ve iktidar ilişkilerinin benimsenmesi ile ülke içinde toplumsal eşitliğin reddi, sınıflar, kesimler ve bireyler arasında sömürü, baskı ve iktidar ilişkilerinin benimsenmesi birbirinden ayrılmaz. Uluslar arasında hükmetme ilişkilerini savunanlar sınıfsal despotizmi ve bireyler arasında hükmetme ilişkilerini de savunurlar.
Yani yeni tür Yeşil Kemalizm- Türkiye’nin muhafazakar milliyetçiliğe dayanan otoriter devlet geleneğiyle büyük bir uyum ve devamlılık içerisinde.